BAZEN EN DOĞRU KARARLARIMIZ HİÇBİR MANTIKLI YANI OLMAYANLARDIR.

29 Kasım 2011 Salı

PRENSES ISABELLA , TESADÜF,SERENDIPITY

Muhteşem Yüzyıl'daki Prenses Isabella ; Bebek'te bir balıkçıda yemek yerken tesadüfen keşfedilmiş.Dizinin yapımcıları da yan masada oturuyorlarmış .Görmüş , beğenmişler, hemen de teklif de bulunmuşlar Melike Yalova'ya.
Tesadüf ilginç bir olgu.

Bu hanımefendinin '' tesadüfen '' keşfedilmesini sağlayan şey neydi acaba?

Böyle tesadüfler neden benim başıma gelmez.Mesela yaklaşık bir senedir blog yazıyorum neden
kimse beni hala keşfetmedi.Neden kimse bana gel bizim gazetemizde yazı yaz demiyor.

Tamam güzel bir hanımefendi ama o kadar güzel insan var ki artık.
Ünlü bir babanın kızı.Belki de ünlü olmak genlerinde vardır.
Belki de tam anlamıyla bir serendipty durumu

Yani; güzel bir şey/yer bulmayı beklerken daha güzel birşey/yer bulma durumu








24 Kasım 2011 Perşembe

KENDİME HATIRLATMALAR- VERİCİ OLMAK


Sen vericiysen, verici olmak istiyorsan karşına alıcı çıkıyor
Bu kadar basit.Aslında her ikinizin de ihtiyacı görülüyor
Durumun sağlıklı olmadığını içten içe biliyorsun da itiraf etmeye korkuyorsun
çünkü o zaman kendinle yüzleşeceksin.Gördüklerinden de pek hoşlanmayacaksın
Sonra şu soru gelecek.
Neden bu kadar vericiyim.Birçok sebebi var.
Sevilme, takdir edilme ihtiyacı.- Sadece sen olduğun için sevileceğine inanmıyorsun -
Kontrolü elinde tutma  ihtiyacı -Bu kadar çok şey verirsen karşındakini kendine bağımlı kılarsın.Böylece seni terkedemez
Başka birçok sebep de olabilir
Kendin için ne yapacağını bilememek
Vermenin iyi olduğuna inanmak
Kendini değerli hissetmek        
Fedakarlığı bir erdem gibi görmek
Kendini karşındakinden üstün görmek

Yalnız vericilerin şöyle bir sorunu var.
*Alıcı olan bir süre sonra senden nefret etmeye başlayabilir.Alıcı olmak kolay değildir çünkü.Hele kendini borçlu hissetmek.
*Sürekli veremezsin.Bir süre sonra tükenirsin.
*Kendini sevmemeye başlarsın.

 Verme ihtiyacı hissetiğinde kendine sor, gerçekten yapmak istiyormusun ve hangi amaçla yapmak istiyorsun.
Düşünmeden adım atma...

21 Kasım 2011 Pazartesi

PARALEL EVRENLER

Her kararımızla oluşan sonsuz sayıda evren.Doğru mu değil mi bilemem kimse de bilemez ama kulağa hoş gelmiyor  mu.Yani acaba öyle değil de böyle karar verseydim, farklı bir adım atsaydım hayatım nasıl olurdu diye merak ederiz ya. İşte bu teori diyor ki, farklı bir sen diğer kararının sonuçlarını yaşıyor.Sen bu karara odaklandığın için burdaki kararın sonuçlarını yaşıyorsun.Yani herşey aynı anda oluyor aslında.
Bu teori tıpkı tv kanallarına benzemiyor mu? Diğer kanalların olduğunu  bilirsin ama bir seferde bir kanalı seyredebilirsin.Belki tek ekrandan birçok kanalı gösteren tenolojiler de vardır bilmiyorum açıkcası ama bir çok kanalı aynı anda seyretmeye kalkmak pek keyifli olmaz bence.Tabii tv seyrederken elinde kumandan istediğin anda kanal değiştirebilirsin paralel evrenler arasında bu nasıl yapılır bilmiyoruz daha doğrusu paralel evrenler var mı ondan da emin değil bilim adamları.

Olsa hoş olurdu.Hele bir de evrenler arası geçişin yöntemini bilsek tadından doyulmazdı herhalde.
Baktın 3 yıl önce yanlış bir karar vermişssin ancak belli oldu.Hop değiş tonton diğer evrene.Baktın orda da olmuyor işler sarpa sarıyor hop diğer evrene.

Hayal işte.

16 Kasım 2011 Çarşamba

ANLAM KATABİLMEK

Galiba asıl itiyacımız hayatımıza bir anlam katabilmek.

O yüzden dışarıdan herşeyleri varmış gibi gözüken insanlar çok mutsuz olabilirken
çok kötü koşullarda yaşayan insanlar kendilerini bir işe yarar ,mutlu hissedebiliyor
Eğer hayatımıza anlam katacak bir amacımız ,uğraşımız yoksa neden öyle hissettiğimizi
bilemeden suçlu arıyoruz.Buluyoruz da .Suçlular da genellikle hayatımızda bize en yakın insanlar
oluyor.

12 Kasım 2011 Cumartesi

GEÇMİŞ OLSUN

Ülkemde ne zaman işler yoluna girmeye başlar gibi olsa birileri çomak sokmaya kalkmış.
Artık çomak da değil işi büyüttüler. Milletin tam yüreğine bir demir kazık soktular yavaş yavaş
çeviriyorlar ki iyice canımız yansın diye.Bu sefer içimizse su serpildi neyse ki

Geçmiş olsun Kartepe yolcuları, mürettabatı

ORTA OYUNU

Kaç kişi çevresindekiler hakkında içinden geçen herşeyi tüm çıplaklığıyla yüzüne söyleyebiliyor.
Çoğumuz yapamıyoruz . Arkadan söyleniyoruz atıp tutuyoruz, yüzyüze gelince hiçbirşey olmamış gibi
davranıyoruz.

En haklı en kızgın olduğumuz zamanlarda bile hatta belki de özellikle böyle zamanlarda bunu yapıyoruz.

Neden ? Neden çekiniyoruz neden korkuyoruz.

Karşımdakini kırarım diye mi ?   Ortam bozulmasın diye mi   ?   

Hangi ortam , Orta Oyunu bunun adı...


KİM SUÇLU

13 yaşındaki kıza rızası vardır derken o yaşta bilinçli olduğunu kabul ediyorsun ama evlenmesine izin vermiyorsun, oy hakkı verirken bilinçli olduğunu kabul etmiyorsun ey Adalet.

NASIL HİSSEDİYORMUŞ

Bir Türk'le evli olan, 6 yıldır Istanbul da yaşayan Alman Stern dergisi yazarı Stefanie Rosenkranz,

'' İnsan Türkiye den Avrupa ya seyahat ettiğinde kendini bakımlı bir huzurevine gitmiş gibi hissediyor ''
 
demiş.
 
İyi tahlil...

7 Kasım 2011 Pazartesi

KADINLAR ARASINDA

Kadınlar arasındaki rekabet başka hiçbirşeye benzemiyor.

Geçen hafta bizim evde 15 kişi toplandı.Yaş ortalaması 60 civarı idi.Birbirlerini çocukluklarından beri tanıyan 15 kadın.Uzun bir süredir de görüşmemişler.Sohbetin kahkahanın bini bir para.Sohbet sonunda çocuklara geldi dayandı.Seninki ne yapıyor benimki nerde kaç çocuk vs.Çocuklarından bahsederken değişik bir havaya giriyor kadınlar.''Benim babam seninki ni döver '' ayrı bir versiyonu sanki. Benim çocuğum şurayı okudu.Şununla evli,şurda evi var vs vs.

Baktım da 6 yaşındaki çocuk da aynı şeyi yapıyor, 15 yaşındaki ergen de 35 indeki olgun hanım da

6 yaşındayken benim daha çok  oyuncağım var diye övünüyorlar, 15 inde daha çok kıyafetim , 20 lerde kariyer savaşları, eşleri kıyaslamalar,35 inde  çantanın ,arabanın markası önemli oluyor.
Amaç hep aynı; diğerlerine hava atmak.

Erkeklerin savaşı kendileriyle kadınların birbirleriyle galiba.









5 Kasım 2011 Cumartesi

SIKINTI


Yeni bir aşk, yeni bir iş, yine gülecek bi neden lazım diyor şarkı.

E onlardan da sıkılınca nolucak ?

3 Kasım 2011 Perşembe

ÜSLUP HERŞEYDİR

Hem insanların değerlerine bilinçsizce ( ya da bilinçli olarak - o daha da fena )  kötü bir üslupla saldıracaksın hem de neden bu ülkede istediğimizi konuşamıyoruz , tabuları yıkalım artık diyeceksin.

Olmaz Nagehan Hn, eleştiri yaparken önce ne söylediğine nasıl söylediğine dikkat edeceksin.

Sen benim değerlerime saygı duymuyorsun ama benden saygı ve anlayış bekliyorsun öyle mi.

Öyle olsun.Atatürk'ün evlatlarına da bu yakışır.