BAZEN EN DOĞRU KARARLARIMIZ HİÇBİR MANTIKLI YANI OLMAYANLARDIR.

28 Eylül 2012 Cuma

ANNE OLMAK



45 yaşında , 7 yaşında bir çocuğu olan arkadaşım ; '' çocuk sorumluluğu ağır geliyor'' diyor.
40 yaşında, biri 15 diğeri 6 yaşında iki çocuğu olan tanıdığım '' hazır olmadan çocuk yapmışım .Niye zamanında düşünmemişim ki diyor.
40 yaşında 16 yaşında çocuğu olan tanıdığım; ben anne olmak istememiştim ki sen beni zorladın diye annesini suçluyor.
Bir başka arkadaşım ; ortak bir arkadaşımızı yeterince iyi,ilgili bir anne olmamakla suçluyor.Diğeri de onu çocuklarının hayatına fazla karışmakla.
42 yaşında 22 yaşında çocuğu olan kadın diyor ki '' İyi ki çocuğumla aramdaki yaş farkı az .Arkadaş gibiyiz
44 yaşında yeni doğum yapan kadın; iyi ki geç doğum yaptım.İş, kariyer , para bir sürü sorunu çözdüm,üstelik daha olgun olduğum için çocuğuma sabırlı olabileceğim diyor
44 yaşında doğum yapan diğer kadın, bu çocuk nasıl büyüyecek.Hiç gücüm kalmadı diyor.

48 yaşında doğum yapan kadın bencil olmakla ve etik davranmamakla suçlanıyor.

Bir kız arkadşımın eşi diyor ki '' anne olmak bir kadın için en doğal şeydir.Sorumluluk nasıl ağır gelebilir. Yaşlı bir amca '' anne olmak kadının görevidir ve görevini iyi şekilde yerine getirmelidir'' diyor.

Yok mudur bir bilen bu işin ortası nedir ? Bir kadın çocuk istediğini ve anneliğe hazır olduğunu nasıl anlar ? Çocuk doğurma isteği içgüdümüdür, yoksa toplum baskısıyla mı oluşur bu istek.
Yeni evlenen çiftlere hemen '' ee çocuk ne zaman '' diye niye sorulur ? Birinci çocuktan sonra da ikinciyi yap baskısı nedendir?

Gerçekten nedir bu işin doğrusu ?

25 Eylül 2012 Salı

HAYIR DEMEK



Hayır demek zor.Karşındakini kırmak var, kaybetmek var.
Ya evet dediğin zaman kendini huzursuz hissedeceksen içinden gelmiyorsa yine de kırmamak , üzmemek adına kendisini mi huzursuz etmeli kişi ?

Aslında çoğu zaman hayır demek, karşındakine uzun vadede daha faydalı.

Yardım ettiğin zaman o kişiyi borçlu hissettirme, kendine bağımlı kalma riski var ki bu daha da tehlikeli.

NE İSTEDİĞİMİ BİLMEK İSTİYORUM




Çocukken hayat ne kolaydı.Ne isteyip istemediğimizi kesinlikle bilirdik.Kararsızlık,acaba, olurmu ki diye düşünme, bocalama yoktu.İstiyorum o kadar ya da istemiyorum bitti.

Büyüdükçe, çevrenin toplumun istekleri ile kendimizinkler karışmaya başladı.Çevrenin toplumun bir planı var herinsanoğlu için.Okul bitecek, işgüç sahibi olunacak, evlenip çocuk yapılacak.Yoksa soruların , baskının ardı arkası kesilmez.Sorular başlar, sonra baskı. Gariban insanoğlu şaşırır bocalar.Bunları istemem gerek herhalde diye düşünür.Ya da baskıdan yılar.Başeğer.

Kendi isteklerinin % 100 farkında olanlar ise bilinçli bir azınlık.Kendi istekleri ile toplumun istekleri çakıştığında kendisini öne çıkaran,karşı koyabilen bir azınlık.

Eğitim sistemi de  bireyselliği bastırmak üzere kurulmuş. Sessiz, uslu, sesini fazla çıkarmayan, itiraz etmeyen, fazla soru sormayan öğrenci makbul öğrenci oluyor.Kendisini yoran,sorgulayan çocuk istemiyor sistem.

İçinin sesi ile toplumun sesini ayırmak bu kadar zor olmasaydı insanlar nasıl yaşardı acaba?

5 Eylül 2012 Çarşamba

BİLİNÇALTI



''Bilinçaltı düşüncelerimiz bilince çıkmadıkça kader olarak karşımıza çıkar ''diyor 1875 de doğmuş ünlü İsviçreli psikiyatr Carl Gustav Jung.

1898 de doğmuş olan Yeni Düşünce Hareketi nin önde gelen düşünürlerinden Joseph Murphy de şunları anlatıyor bilinçaltı ile ilgili olarak;

''Bilinç emirleri verir, bilinçaltı uygular.Bilinçaltı yalnızca emirler alıp bunları mantıki kıyaslamayla yargılayarak yerine getirdiği için gönüllü hizmetkar adını alır.İnsanlar gereksiz sınırlamaları kabul ederler, kendileri için kurallar,yasalar koyarlar, sonra da bunların esiri olup mutsuz olurlar.

Bilinçaltı Temizliği diye bir kavram var bir de. Bilinçaltına erişmek ha deyince olmuyor.Kendimizi olumsuz bir durumun, olayın, davranışın içinde her bulduğumuzda bilinçatındaki mesajı anlayıp değiştirmek diye özetlenebilir bilinçaltı temizliği .

Bilinçaltı ile ilgili ilk düşünceler, MÖ 427 de doğmuş olan Yunan filozof Platon ' a kadar dayanıyor.

Yani bilinçaltı altında eski bir kavram, günümüzde daha da popüler olmuş bir kavram.

Yani bana öyle geliyorki tüm bunların özeti ; başımıza gelen şeyler aslında kendi kendimize yaptığımız konuşmalar ve aldığımız kararlara dayanıyor.Sonra bunlar bir şekilde hayatımızda kendini gösteriyor.O yüzden bilinçaltına inmek ve ''bilinçaltını temizlemek'' tüm dertlerimizin çözümü gibi gözüküyor.

Denemeye değer mi .Bence değer.
Alalım bakalım süpürgeyi elimize neler olacak ?