BAZEN EN DOĞRU KARARLARIMIZ HİÇBİR MANTIKLI YANI OLMAYANLARDIR.

31 Aralık 2012 Pazartesi

YİNE YENİ BİR YIL


Zaman çabuk geçiyor.Yaşarken farkına varmıyorsun ancak hatırlatan bir dönüm noktası olunca durup düşünüyor insan .O zaman da çabuk geçmekle birlikte içine birçok şey sığdırdığını da görebiliyor.

Benim için güzel bir sene oldu 2012.Birçok değişiklik,birçok ilki yaşadım bu sene.

Kendimi yeniden keşfettim diyebilirim.Yarışmalara katıldım,ödüller aldım,yeni insanlarla tanıştım,yeni dostluklar kurdum.

Kendimle el sıkıştım.

Geçen seneki yeni yıl yazımda '' .Bu sene kendimi daha iyi hissetmeye odaklanmaya karar verdim '' demişim. Yapabilmişmiyim?Çoğunlukla evet.Her zaman iyi hissetmek mümkün mü? Pek değil.
Ya da biz fani insanoğlunun böyle bir becerisi yok sanırım.Zihni susturmak, her zaman kendini keyifli,mutlu ,iyi,güzel,başarılı vs hissetmek pek mümkün değil ,en azından benim için.Ancak genel bir tavır oluşturabiliyorsun.Zaman zaman sapmalar olsa da kararını hatırlayınca şöyle bir silkelenip kendine gelebiliyorsun.

O yüzden bu sene de kararım aynı ama biraz nüans farkı var.
Kendimle ilgili iyi hissetmediğim ne varsa farkına varıp onları değiştirmeye niyet ettim 2013 de.
Yani kendimle ilgili daha iyi hissetmeye niyetliyim bu sene.
Bu sene de böyle olsun.

Herşey gönlümüzce olsun.Gönlümüz güzelliklerle dolu olsun...

25 Aralık 2012 Salı

KENDİME ÖĞÜTLER- SAKIN AFFETME

Sakın affettim deme.Kendini de karşındakini de affetme.Affetmek üstünlük taslamak demek.
 Sen hatalıydın ama ben o kadar yüce gönüllüyüm kü bunu bağışlıyorum, sen de iyiliğim karşısında vicdan azabından öl demek.Kendini hele hiç affetme.Ne yapalım herkes neler yapıyor o anda kızgındım vs deyip kendini kandırma.
Affetme ,anlamaya çalış, karşındakini  değil, kendini anlamaya çalış.
Gerçekten anlayınca affetmeye gerek kalmıyor zaten.Çünkü öfke de  kızgınlık da kendiliğinden buhar olup gidiyor.

Anlayana kadar kendini kurcala.İçine sindirene kadar didik didik et içini.
Sorgulamaktan kurcalamaktan fena ol.
Anlamışsan ama hala içine sindiremiyorsan devam et kurcalamaya.
Sonra öyle bir an gelecek ki herşey buhar olup uçacak.
Yüreğin ferahlayacak.
Başka bir hal gelecek üzerine.
Kimsenin seni kızdırmasına öfkelendirmesine gerek kalmayacak.
Anlayacaksın ki seni kızdıran sadece sensin...

24 Aralık 2012 Pazartesi

İÇİMİZDEN HİKAYELER - 40 YILLIK EVLİ VE ?


İkisi de çok şeker insanlar.Hem kadın hem de erkek.40 yıldır evliler .Dile kolay.Kadın bir başkasıyla nişanlıyken aynı işyerinde çalışan adam yani şimdiki eşi de kur yapmaya başlıyor.Kadın sonunda nişanı atıyor ve diğer adamla evleniyor.Güzel ,akıllı başarılı bir çocukları oluyor.Maddi sorunları yok.Sağlık sorunları oluyor ama çözülebilecek türden . Seyahatlare gidiyorlar.Dünya tatlısı bir torunları var.Herşey mükemmel neredeyse ama...

Kadın artık yeni bir eve taşınmak istiyor.Adam istemiyor.Kadın çok istiyor adam hiç istemiyor vee sorun başlıyor.İkisi de dediğim dedik.Kadın '' Hep onun dediği oldu 40 yıl boyunca yeter artık diyor.Bu sefer benim dediğim olacak''. Adam 80 yaşından sonra düzenini değiştirmek ,koşturmak uğraşmak istemiyor. İkisi de geri adım atmıyor ve son sözlerini söylüyorlar.

''İstemiyorsa ayrılırım'' ...  40 yıl sonra bunu diyebiliyorlar.Arabuluculuk yapmak,yatıştırmak mümkün değil.Çok kararlılar.

Zamane evliği işte deyip kestirip atamayız da öyle birşey değil çünkü. Nedir şimdi bu ?
Suçlu zaman mı, birikim mi,birikmiş öfke mi?

40 yıl sonra bitebilir mi bir evlilik?Onca yaşanmışlıktan sonra...?

19 Aralık 2012 Çarşamba

KENDİME HATIRLATMALAR


Müziği unutma, blues, caz,klasik dinlemeyi ihmal etme
Dans et, yoga yap,sağlıklı beslen
Yemeğini mümkün olduğunca lezzetli yap,tadına vararak ye
Cildine özen göster,
Yaz,içini dök,kafanı berraklaştır
İyi giyin , bakımlı ol ama abartma
Sosyal sorumluluk gruplarından en az birine katıl.İnsanlar için birşey yaptığını bir işe yaradığını hisset
Oku,sana ne iyi geliyor ilham veriyor yükseltiyorsa onu oku.
En az bir yabancı dili çok iyi öğren,ikinciyi de ihmal etme
Kızdığında öfkelendiğinde kendi içine bakmayı sakın ihmal etme,
Dua et, meditasyon yap
Sevdiğin filmleri tekrar izle, iyi filmleri bul takip et izle
İyi oyunları,müzikalleri,konserleri kaçırma
Dostlarınla en az ayda bir buluş dışarda yemek ye,gül,dertleş,eğlen
Ailenle birlikte ol
Yalnız kal
Yarışmalara katıl
Seyahat et, her sene en az birkez yurtdışında gitmediğin biryere git
Kendine saygı duy
Kendine ve başkalarına şefkatli ol
Çok kızgın olduğunda ,yatışana kadar yalnız kal
Yargılama, anlamaya çalış
Çocuklarla vakit geçir
Başkalarına sürpriz yap,mutlu et

9 Aralık 2012 Pazar

KULAĞA FISILDAYANLAR,YÜREĞE YERLEŞENLER



  İnsanoğlu yaratıldığında amacı dünyada cenneti yaratmakmış ama o kadar kolay değilmiş bu.Önünde bir engel varmış .Kulağa fısıldayanlar.Kulağa fısıldayanlar hiç durmadan konuşarak insanoğlunun kafasını karıştırır mutsuz olmasını sağlarmış.Onların da işi buymuş zaten; geçmiş ,gelecek,o anki durum, kıyaslamalar ,pişmanlıklar ya öyleyse diye sorgulamalar, korkular hep kulağa fısıldayanların işiymiş. Fısıltıları insanoğlu kendi düşünceleri sanacak o düşüncelere göre hareket edecek ve hatalar yapıp cennetten uzaklaşacakmış. Amaçları buymuş. Neyse ki yüreğe yerleşenler varmış da sürekli mutsuzluktan korurmuş insanoğlunu . Yüreğe yerleşenler konuşmazlar ama kalbe ferahlık pompalarlarmış.Böylece kulağa fısıldayanların şerrinden korurlarmış .Özellikle sevdiği şeyleri yaparken insanoğlu, kulağa fısıldayanlar etkisiz hale gelirmiş işte o zaman yüreğe yerleşenler vargüçleriyle mutluluk pompalamaya başlarlarmış.

Sonra birgün bir insanoğlu farkına varmış kulağa fısıldayanların.Herne zaman konuşmaya başlasalar kulaklarını tıkayıp yüreğini hissetmeye çalışmış.Hissetikçe mutlu olmaya başlamış.Bakmış ki kulağa fısıldayanlar gitgide etkisiz hale geliyor .Kendisi de gitgide cennete yaklaşıyor.

Sonra daha da garip birşey olmuş.Bir insanoğlu uyanınca diğerleri de onu görüp anlamaya ,farkına varmaya başlamışlar neler olduğunun.İnsanlar arasında görünmez bağlar varmış çünkü.Her insan bir diğerine görünmez iplerle bağlıymış.

Farkına varan insan sayısı çoğaldıkça kulağa fısıldayanlar küçülmeye ve etkilerini yitirmeye başlamışlar.İşte o zaman cennetin kapıları aralanmaya başlamış...

4 Aralık 2012 Salı

PARIS HILTON NE DEMİŞ

Bir röportajında Paris Hilton'a  sormuşlar ;

-Çok paranız olmasına rağmen çok çalışıyorsunuz. Hem zengin hem çalışkan hem mutlu olmayı nasıl başarıyorsunuz


-Hayatı çok seviyorum. Her zaman kendimi çok mutlu hissediyorum. Doğuştan antidepresanlıyım galiba. Bütün iş kollarında çok başarılı ilerliyorum, çok şanslıyım. Sahip olduklarım için kendimle gurur duyuyorum.

Mutlu,başarılı,şanslı,kendisiyle gurur duyuyor

Üstelik herzaman böyleymiş.Her zaman bu kadar iyi hissedebilir mi insan ?

Düşünmek lazım üzerinde...

22 Kasım 2012 Perşembe

SEN

Sen kendini kabul etmezsen çevren  seni kabul etmeyenlerle dolar.
Sen kendini sevmezsen çevren  seni sevmeyenlerle dolar
Sen kendine izin vermezsen çevren sana izin vermeyenlerle dolar
Sen kendini hırpalalıyorsan çevren seni hırpalayanlarla dolar
Sen kendini eleştirirsen çevren seni eleştirenlerle dolar
Sen kendini güzel bulmazsan çevren seni güzel bulmayanlarla dolar
Sen kendini suçlarsan çevren seni suçlayanlarla dolar
Sen kendine güvenmiyorsan çevren sana güvenmeyenlerle dolar
Sen kendinden kuşku duyuyorsan çevren senden kuşku duyanlarla dolar
Her ne zaman çevrendekilerden bir kabulsuzluk görürsen kendine sorma zamanıdır
Sen kendinle ilgili ne düşünüyorsun?

19 Kasım 2012 Pazartesi

ANNEM ARKADAŞINA KÜSTÜ


Annem en yakın arkadaşlarından birine yaklaşık 1 aydır küs.
Arkadaşı , kardeşi ve annem kahve içip sohbet ederlerken kardeşi anneme
'' Melek gibisin '' demiş
Arkadaşı da melek mi şeytan mı benzeri bir cümle kaçırıvermiş ağzından
Annem çok çok üzülmüş bu lafa.
Sonrasında da arkadşıyla konuşmadı.
Oturduk konuştuk annemle neden bu cümle onu bu kadar sinirlendirdi diye.
Her öfkemizin,kızgınlığımızın altında kendimizle ilgili öğrenmemiz gereken bir ders olduğuna inanırım ben.Annemin  dersi neymiş onu anlamaya çalıştık.
Konuşurken annem aslında herzaman herkesin yardımına koştuğunu, hiçbir zaman içinde bir art
niyet taşımadığını söyledi.Gerçekten de annem melek gibidir.Sonuçta anladık ki annem için başkalarının yardımına koşmak çok önemli.Başkaları için birşeyler yapmayı ,onları mutlu etmeyi seviyor.Yani bir nevi melek.Çevresinden de bunu duymaya çok alışmış ve melek rolünü iyice benimsemiş.Tersi söylenince birden allak bullak oldu.Çünkü inançlarına bir saldırı oldu.

Çözdük mü çözdük .

Darısı diğer derslerimizn başına

6 Kasım 2012 Salı

YANSIMA

Rivayete göre;

iki insan biraraya geldiğinde , yakın bir ilişki doğduğunda aralarında bir akım başlarmış.duygu ve düşüncelerden oluşan bir akımmış bu.

bir kişinin her sevgi dolu düşüncesinden diğer varlığa sevgi yayılırmış ve onun da sevgi dolu düşüncelerini yanına katarak kendisini oluşturana 2 katı yansıyarak dönermiş.
Kişinin kendisi ile ilgili düşünce ve duyguları ,ilişkide olduğu varlık ile ilgili düşünce ve duyguları hatta diğer varlıklar ve dünya ile ilgili düşünce ve duyguları da dahil olmak üzere her türlü duygu geçermiş bu akımdan.

her korku dolu düşünce, endişe ,kuşku ; diğer varlığa gider sonra onun da kuşkularını yanına alarak yine 2 katı yansıyarak dönermiş.

Aslında diğer varlıktan yansıyan her söz,davranış, bizim kendi düşünce ve duygularımızdan başka bir şey değilmiş.

Bunu farkedenler artık birbirlerini suçlamayı bırakıp kendi içlerine bakmayı öğrenmişler sonra da bilenler bilmeyenlere anlatmaya başlamış.Gitgide daha çok insan bunu öğrendikçe
sevgi , huzur , barış yayılmaya başlamış atmosfere.Böylece akım büyüyüp koca bir bulut haline gelip insanların üzerine yağmaya başlamış.Yağmurla birlikte gökten 3 elma düşmüş,biri yazana, biri okuyana,biri de okutana

30 Ekim 2012 Salı

FALCIYA GİTMEK

Dün 6-7 arkadaşım toplanıp falcıya gittiler. Bana da gel dediler ,gitmedim.Aslında gidecek olan 3 kişiydi ama onları duyan diğer hanımlar da istekli olunca grup büyüdü.Geleceği öğrenme merakı sanki özellikle kadınları cezbediyor.

Yıllar önce ben de giderdim.Sonra bıraktım gitmeyi.

Neden derseniz; bana göre tek bir gelecek yok çünkü.Gelecek ; o anki inanç,duygu ve düşüncelerimize göre,tavrımıza göre değişir.Olası gelecekler var benim inancıma göre.Yetenekli bir falcı bu olası geleceklerden birini görebilir belki ama ben değişirsem gelecek de değişir.

Falcıya verdiğim para da çöpe gitmiş olur.

18 Ekim 2012 Perşembe

TATMİNSİZLİK VE KEŞİF



Kendini keşfetmenin sonu var mı ? Ya da tümüyle tatmin olmanın?

Hayatın kendisi belki de tatminsizlik üzerine kurulu.Bunu farkedip tatmin olmaya çalışmak yerine her tatminsizliğin bizi yeni bir keşfe götürdüğünü farkedebilirsek tatminsizliğimizle mutlu olmayı başarabilirmiyiz ? İçimizdeki dur durak bilmeyen doyumsuz canavarın , keşfetmeye , yaratmaya ,mükemmel olmaya çalışan,mükemmel bir hayat özlemiyle durmaksızın çabalayan ve asla tatmin olmayı beceremeyen o canavarın sayesinde mi aslında insan oluyoruz ?

Bu mudur çabalamamıza , yaratmamıza  ve keşfetmemize sebep ?

 

28 Eylül 2012 Cuma

ANNE OLMAK



45 yaşında , 7 yaşında bir çocuğu olan arkadaşım ; '' çocuk sorumluluğu ağır geliyor'' diyor.
40 yaşında, biri 15 diğeri 6 yaşında iki çocuğu olan tanıdığım '' hazır olmadan çocuk yapmışım .Niye zamanında düşünmemişim ki diyor.
40 yaşında 16 yaşında çocuğu olan tanıdığım; ben anne olmak istememiştim ki sen beni zorladın diye annesini suçluyor.
Bir başka arkadaşım ; ortak bir arkadaşımızı yeterince iyi,ilgili bir anne olmamakla suçluyor.Diğeri de onu çocuklarının hayatına fazla karışmakla.
42 yaşında 22 yaşında çocuğu olan kadın diyor ki '' İyi ki çocuğumla aramdaki yaş farkı az .Arkadaş gibiyiz
44 yaşında yeni doğum yapan kadın; iyi ki geç doğum yaptım.İş, kariyer , para bir sürü sorunu çözdüm,üstelik daha olgun olduğum için çocuğuma sabırlı olabileceğim diyor
44 yaşında doğum yapan diğer kadın, bu çocuk nasıl büyüyecek.Hiç gücüm kalmadı diyor.

48 yaşında doğum yapan kadın bencil olmakla ve etik davranmamakla suçlanıyor.

Bir kız arkadşımın eşi diyor ki '' anne olmak bir kadın için en doğal şeydir.Sorumluluk nasıl ağır gelebilir. Yaşlı bir amca '' anne olmak kadının görevidir ve görevini iyi şekilde yerine getirmelidir'' diyor.

Yok mudur bir bilen bu işin ortası nedir ? Bir kadın çocuk istediğini ve anneliğe hazır olduğunu nasıl anlar ? Çocuk doğurma isteği içgüdümüdür, yoksa toplum baskısıyla mı oluşur bu istek.
Yeni evlenen çiftlere hemen '' ee çocuk ne zaman '' diye niye sorulur ? Birinci çocuktan sonra da ikinciyi yap baskısı nedendir?

Gerçekten nedir bu işin doğrusu ?

25 Eylül 2012 Salı

HAYIR DEMEK



Hayır demek zor.Karşındakini kırmak var, kaybetmek var.
Ya evet dediğin zaman kendini huzursuz hissedeceksen içinden gelmiyorsa yine de kırmamak , üzmemek adına kendisini mi huzursuz etmeli kişi ?

Aslında çoğu zaman hayır demek, karşındakine uzun vadede daha faydalı.

Yardım ettiğin zaman o kişiyi borçlu hissettirme, kendine bağımlı kalma riski var ki bu daha da tehlikeli.

NE İSTEDİĞİMİ BİLMEK İSTİYORUM




Çocukken hayat ne kolaydı.Ne isteyip istemediğimizi kesinlikle bilirdik.Kararsızlık,acaba, olurmu ki diye düşünme, bocalama yoktu.İstiyorum o kadar ya da istemiyorum bitti.

Büyüdükçe, çevrenin toplumun istekleri ile kendimizinkler karışmaya başladı.Çevrenin toplumun bir planı var herinsanoğlu için.Okul bitecek, işgüç sahibi olunacak, evlenip çocuk yapılacak.Yoksa soruların , baskının ardı arkası kesilmez.Sorular başlar, sonra baskı. Gariban insanoğlu şaşırır bocalar.Bunları istemem gerek herhalde diye düşünür.Ya da baskıdan yılar.Başeğer.

Kendi isteklerinin % 100 farkında olanlar ise bilinçli bir azınlık.Kendi istekleri ile toplumun istekleri çakıştığında kendisini öne çıkaran,karşı koyabilen bir azınlık.

Eğitim sistemi de  bireyselliği bastırmak üzere kurulmuş. Sessiz, uslu, sesini fazla çıkarmayan, itiraz etmeyen, fazla soru sormayan öğrenci makbul öğrenci oluyor.Kendisini yoran,sorgulayan çocuk istemiyor sistem.

İçinin sesi ile toplumun sesini ayırmak bu kadar zor olmasaydı insanlar nasıl yaşardı acaba?

5 Eylül 2012 Çarşamba

BİLİNÇALTI



''Bilinçaltı düşüncelerimiz bilince çıkmadıkça kader olarak karşımıza çıkar ''diyor 1875 de doğmuş ünlü İsviçreli psikiyatr Carl Gustav Jung.

1898 de doğmuş olan Yeni Düşünce Hareketi nin önde gelen düşünürlerinden Joseph Murphy de şunları anlatıyor bilinçaltı ile ilgili olarak;

''Bilinç emirleri verir, bilinçaltı uygular.Bilinçaltı yalnızca emirler alıp bunları mantıki kıyaslamayla yargılayarak yerine getirdiği için gönüllü hizmetkar adını alır.İnsanlar gereksiz sınırlamaları kabul ederler, kendileri için kurallar,yasalar koyarlar, sonra da bunların esiri olup mutsuz olurlar.

Bilinçaltı Temizliği diye bir kavram var bir de. Bilinçaltına erişmek ha deyince olmuyor.Kendimizi olumsuz bir durumun, olayın, davranışın içinde her bulduğumuzda bilinçatındaki mesajı anlayıp değiştirmek diye özetlenebilir bilinçaltı temizliği .

Bilinçaltı ile ilgili ilk düşünceler, MÖ 427 de doğmuş olan Yunan filozof Platon ' a kadar dayanıyor.

Yani bilinçaltı altında eski bir kavram, günümüzde daha da popüler olmuş bir kavram.

Yani bana öyle geliyorki tüm bunların özeti ; başımıza gelen şeyler aslında kendi kendimize yaptığımız konuşmalar ve aldığımız kararlara dayanıyor.Sonra bunlar bir şekilde hayatımızda kendini gösteriyor.O yüzden bilinçaltına inmek ve ''bilinçaltını temizlemek'' tüm dertlerimizin çözümü gibi gözüküyor.

Denemeye değer mi .Bence değer.
Alalım bakalım süpürgeyi elimize neler olacak ?

14 Ağustos 2012 Salı

NEYDİM NE OLACAĞIM ?



Zorba neden zorbadır? Doğuştan mı böyledir , yoksa şartlar mıdır onu o hale getiren ?

Mazlum neden mazlumdur? Mazlum mu doğmuştur.  Ezile ezile ezilmek doğası haline mi gelmiştir?

Köle neden köledir? Köleliği kabullendiği için olabilir mi?

Kral neden kraldır? Ya doğuştan elde etmiştir hakkını ya da zorla almıştır tahtı.


Kimliklerimizin nasıl  oluştuğu  çok belli değil  ama kesin olan hayatımız boyunca aynı kimlikte kalmadığımız.

Bugün zorba olan yarın köle olabiliyor

Dün kral  olan bugün mazlum  olabiliyor

Ya da tam tersi.

Rahmetli babaannemin dediği gibi ‘’ Neydim deme ne olacağım de ''

12 Ağustos 2012 Pazar

GÜZEL ÇİRKİN



Aynaya bakmazsan yüzünü görebilirmisin?
Ayna, karşındaki diğer insanoğlu
Sana seni gösteriyor
Baktığında bazen güzel buluyorsun kendini bazen çirkin
Çirkin bulduğunda tekrar bakmak istemiyorsun
Güzel bulduğunda da bakmaya doyamıyorsun

İÇİMDEKİ MUHAFIZ



Herpimizin içinde bir muhafız var.Kendini tehdit altında hissettiğinde hemen ortaya çıkıveriyor.
Aslında kötü değil.Tek derdi kendini korumak.İnsanoğlu tek başına var olamıyor.Diğer insanlara ihtiyacımız var yaşamımızı sürdürmek için.Diğerleri aynı zamanda bir tehdit unsuru.Bireyselliğimize,değerlerimize, sınırlarımıza fazla girmemeleri lazım ki birlikte olalım diye düşünür, bir tehdit olduğunda da bilinçsizce korumaya geçer muhafız.Onun görevi bu.Başka türlü davranmayı bilmez.Onu oraya yerleştiren de biziz.Besleyip büyüten de. Bazen neden  öyle davrandım ki diye sorar kendine , kendini bile anlamaz ya insan.İşte öyle zamanlarda muhafız işbaşındadır.Korunma ihtiyacı hissettiğimiz sürece de işbaşında olacak.


18 Temmuz 2012 Çarşamba

SANA GÜVENİYORUM


Bir başkasına güvenmenin ölçüsü nedir.Tanıdığınız süre mi, ilişkinizin yoğunluğu mu,
birkaç olayda verdiği tepkiler mi, yaptıkları mı , yoksa sadece içgüdüleriniz mi ?

Bazen  öyle anlar olur ki hayatta , ya güveneceksin karşındakine ya da vazgeçeksin
Öyle uzun uzadıya düşünmeyeceksin.

İşte öyle zamanlarda güvenmeyi seçmek ve karşındakinin de bunu başarması öyle güzeldir ki.

Hele bir de şu cümleyi duymak herşeye değebilir

'' Bana güvendiğin için teşekkür ederim ''

Belki de sevdiklerimizin başarıları , onlara inanmamızla çok yakından ilgilidir.

12 Temmuz 2012 Perşembe

YENİ YENİ YEPYENİ


Yeni bir ilişki, yeni bir iş, yeni ev, yeni semt, yeni ülke, yenilik...


Yeni olan hem güzel, heyecan verici, hem de korkutucu,

o zamana kadar alıştığın bir düzen var. az çok hayatın kontrol altında, mutlu olmasan bile alışmışssın birşeylere,

sonra hayatında bir yenilik oluyor. Her ne olursa olsun, bir insan, iş, ev, vs

Dengeler değişiveriyor birden. Nereye koyacağını bilemiyorsun, bocalıyorsun

heyecan ve korku elele. Dr Jeykıll ve Mr Hyde gibi

Korku  her fırsatta kendini göstermeye hazır.En ufak bir işarette çıkıveriyor öne

Bazen son sürat eski düzenine dönmek istiyor insan.Yeniliğin sonucunda ne olacağı belli değil

İyi de olabilir kötü de.

Eski düzen kötü de olsa alışmışsın.İdare ediyorsun

Oysa yeniliğin sonucunda eskisinden beter olmak var.

Aslında değişim kaçınılmaz. Hayatın kuralı.Değişim olmazsa boğuluyor insan , fotokopi günler insanın üstüne üstüne geliyor

O zaman  yapılacak tek şey kalıyor , kendini akışa bırakmak ve tadını çıkarmak.

4 Temmuz 2012 Çarşamba

RAHMETLİ PARA GÖNDERMİŞ


Annem babamın öldüğünü uzun zaman kabullenemedi.

Babamın vefatından sonra emekli maaşını çekmek için gittiği bankada rastladığı arkadaşına
'' Orhan para göndermiş , onu almaya geldim ''demiş.

Arkadaşı ; '' bir an afalladım acaba hayatta mı eşi diye düşündüm '' diye anlattı.Sonra bakış açısını anlamış
ve gülümsemiş. Şimdi kendisi de eşini kaybetti. 

Kaybettiğimiz yakınlarımızı bir daha görememek düşüncesi çok acı.

O yüzden ben tekrar biraraya geleceğimizi  düşünmeyi tercih ediyorum.

3 Temmuz 2012 Salı

BİR EVLİLİK,ÇOCUK, BOŞANMA HİKAYESİ

Kadın ; 30 lu yaşların sonunda .Bankacı 
Adam ; Kadından birkaç yaş büyük.Doktor

Tanışıyorlar, Birbirlerinden hoşlanıyorlar.Evlenmeye karar veriyorlar bir süre sonra.Nişanlanıyorlar ama
işler yolunda gitmiyor.Bir süre sonra ayrılıyorlar.Kadın başka bir şehre taşınıyor. Aradan yıllar geçiyor.
İkisinin de hayatına başkaları giriyor ama evlenmiyorlar.Kadının içini çocuk özlemi sarmaya başlıyor.
Adam aklına düşüyor.Aslında ne ideal bir baba olurdu diye düşünüyor. Başka kimseyi çocuklarının babası olarak düşünemiyor,
ama artık ilişki, evlilik de istemiyor adamla.Düşünürken  aklına bir çözüm geliyor.
Cesaretini toplayıp arıyor adamı.Çocuklarımın babası olurmusun diye soruyor. Kabul ediyor adam
Yapay döllenme ile çocuk sahibi oluyorlar.Göstermelik ,kağıt üstünde bir nikah yapıp sonra da boşanıyorlar.
Anlaşmalı hepsi.Adamın ailesinin hiçbirşeyden haberi yok.

Bu gerçek bir hikaye. Duyunca adam kadını çok seviyor olmalı diye düşündüm.

Çok mu romantik düşündüm diye de merak ettim sonra?

BENİ ELEŞTİR- ME


Kendimizi o kadar acımazsızca eleştiriyoruz ki bir başkası bunu yüksek sesle dile getirdiğinde dayanamıyor
tepki veriyor,kızıyor, uzaklaşıyoruz o kişiden.

Aslında bizi eleştiren , yargılayan başkaları değil, içimizdeki yargıç.

o yargıç parmağını yüzümüze sallayarak içimizden geçenleri yüzümüze haykırdığında kulaklarımızı tıkayıp kaçmak yerine
kendi içimizle yüzleşebilsek aslında o eleştirileri kendimize yaptığımızı anlayabilsek , mükemmel olmamayı kabullenebilsek,
herşey farklı olur mu?

27 Haziran 2012 Çarşamba

HERŞEYİN ZAMANI VARMIŞ




Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde deve tellal iken pire berber iken
insanlar içlerinin sesini dinlemeyi bilirken, herşeyin bir zamanı olduğunu bilirlermiş.İçlerinden ne gelirse onu yaparlarmış.

Gel zaman git zaman hayat değişmiş, hızlanmış, yapacak çok şey varmış,Hayatını planlamaya başlamış insanoğlu tıpkı bir proje gibi. Yapılacak işler, sorumluluklar,,okunacak kitaplar, gidilecek filmler, izlenecek oyunlar,konserler,sergiler, kurslar, atölyeler, etkinlikler,planlanacak tatiller, hafta sonu organizasyonları derken herşeye yetişmesi gerektiğini zanneden insanoğlu içinin sesini duyamaz olmuş.Her gününü her anını planlamaya başlamış.İçini dinlemeye,sürprizlere , anlık isteklere hiç yer kalmamış.İçi sıkılmaya başlamış bu kadar planlı olmaktan. İşin garibi neden sıkkın olduğunu da bilmiyormuş.

Sonra bir gün tak etmiş canına.Kontrolü bırakmış, planlarını çöpe atmış.Heyecan içinde beklemeye başlamış.  Birden yazmak gelmiş içinden.Uzun zamandır yazmıyormuş. Kalemi kağıdı eline almış , yazı kendini yazmaya başlamış.

Bitirdiğinde omuzlarında bir hafiflik,  yüzünde bir gülümseme varmış...

13 Nisan 2012 Cuma

KENDİME ÖĞÜTLER- HAYATIMIN ANLAMI

Herne olursa olsun ,  hayatımın anlamı dediğin an bittiğin andır.

Çünkü o anda ona ( bir durum,bir meslek,bir insan , bir nesne,bir yer olabilir ) gereğinden fazla anlam yüklüyorsun ve gereğinden fazla anlam yüklediğin herşey seni hayal kırıklığına uğratır.
Anlam yüklediklerinden çok şey beklemeye başlarsın .Hep seni mutlu etmesini beklersin.

Sonra öğrenirsin.Anlam yüklemek  beklenti yaratır, beklenti gerginlik, gerginlik de mutsuzluk.

Hiçbirşeye fazla anlam yükleme,arkana yaslan,  rahatla ve tadını çıkar.



.





16 Mart 2012 Cuma

DUYURU

Şu dünyada İdeal işle  ideal eşi arayanlara duyurulur;

Öyle birşey yok.Bu dünya kusurlar dünyası.

Hep bir yamuk, hep bir arıza , hep bir kusur var.

Olmazsa olmaz.

Birşey ideal gibi gözüküyorsa o zaman sana uymayan bir yönü vardır.

Formül böyle.

Bu dünyanın yapısı böyle.

Duyduk duymadık demeyin

SEN KOŞMA BEN SENİN YERİNE KOŞARIM

Bunu söyleyen 7 yaşında bir erkek çocuğu.Sınıf arkadaşı minik kıza aşık olmuş.Sevgisi o kadar saf ki tüm içtenliğiyle kıza şöyle demiş;

  -Sen koşma düşersin,ben senin yerine koşarım

Yıllar sonra sevgilisine , eşine aynı ihtimamı gösterebilecek mi acaba ?